- Yazının ana fikri: “İnsan, bugünkü sorunlarını, bu sorunları yaratan metotlarla çözemez.”
- Eski İnsan; korkaktır, nicelikseldir, ölçemediğini yok sayar, materyalisttir, başarıyı para ve mal ile ölçer, şüphecidir, hiyerarşisiz yapamaz, doğayı sevmez, tamahkârdır, mekanik ve duygusuzdur.
- Yeni İnsan; özgürdür, insanı doğadan ayırmaz, “ben” ve “onlar” kavramı yoktur, “biz” vardır, bu “biz” insan dâhil her şeyi ifade eder, yargılamaz, hoşgörülüdür, şefkatlidir, mantıkla duyguyu eş tutar, korkuyla değil, sevgiyle yola çıkar.
ESKİ İNSAN
Çok heyecan verici bir zamanda yaşıyorum. Zaman, huzursuzluk ve devinim zamanı; bir dönem sona ermiş ve yenisi başlamış. Bu değişiklik, tahminimden çok daha derin ve çığır açıcı boyutlarda.
Eski İnsan tarzım, yerini yenisine bırakmış; Yeni İnsan, Eski İnsan’ın yerine geçmiş.
Eski İnsan, sorunun kökenini bulmaktan ziyade, belirtileri tedavi etmeye çalışıyordu.
Eski İnsan doğrusaldır. Geleceği, geçmişten yola çıkarak çizer ve “ne kadar büyük o kadar iyi” düsturu ile başlar.
Eski İnsan, nicelikseldir; her şeyi ölçer ve açıklar. Ölçülemeyen ve açıklanamayan şeyleri kabul etmez. Eski İnsan’da akıl ön plandadır ve duygular bastırılmıştır. Aslında, Eski İnsan duygulardan korkar. Analiz yapar ve hesaplar, plan yapar ve strateji geliştirir.
Tipik özelliği, amaçlar belirleyip, bu amaçlara ulaşmak için düz ve dar bir yoldan ilerlemesi ve etrafında olanları görmemesidir. Eski İnsan, önsezi için hemen hemen hiç imkân bırakmaz.
MEVKİ VE GÜÇ
Eski İnsan, materyalisttir. Başarı ve ilerlemeyi, para ve sahip olunan mal ile ölçer. Çalışmasının amacı itibar ve para kazanmaktır. Değerlendirmesinin bir başka önemli aracı da mevki ve güçtür. Gücü, tercihen ‘etki’ diye ifade eder.
İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki traji-komik unsurlardan bir tanesi de, ilk defa karşılaşan insanların birbirlerinin sosyal konumu ve etkisini ölçmek için üstü kapalı soru ve cevaplarla karşısındakinin mesleğini, okuduğu okulları ve yaşadığı yerleri sorarak oynadığı sosyal oyundur. Eski İnsan, bu oyuna bayılır.
Eski İnsan, güç konusundaki fikirlerle doludur. Güç ve güce olan ihtiyacı, Eski İnsan içinde doğan ve büyüyen korkusunun yansımasıdır. Başlangıçta “başarılı” olamamaktan korkar ve değerlendirme ölçeğinde yeterince yükseğe yerleşemez. Belli bir oranda başarılı olduğu zaman, elde ettiğini kaybetmekten korkar, çünkü hissettiği güvence sahip olduklarına ve mevkiine dayanır.
Korku ve Şüphe hem kendine hem de başkalarına karşı güven eksikliğine sebep olur. Dolayısıyla, korku ve şüpheden korunmak amacıyla hiyerarşik sistemler oluşturur.
Hiyerarşilerinin ana işlevi, kontrolü sağlamaktır; kontrolün en önemli işlevi ise tehdit edici değişiklikleri engellemektir. Aslında, kendisinin başlatmadığı tüm değişiklikleri tehdit olarak algılar.
Eski İnsan ileri görüşlü değildir. Bunun en bariz örneklerinden bir tanesi, kariyer ve “amaç” uğruna çevresine yaptıklarıdır. Eski İnsan, düpedüz tamahkârdır. Eski İnsan, mesafe yaratır. Kendisini doğaldan, doğadan, doğrudan, güzelden o kadar uzaklaştırır ki tüm görüş açısını kaybeder. Kendisinden uzaklaşır ve kendisiyle olan temasını yitirir. Bunun sonucunda, insanlarla arasındaki mesafeyi gittikçe açar. Eski İnsan mekanik ve duygusuzdur. Ve hayata karşı düşmanca bir tavır takınmıştır.
YENİ İNSAN
Yeni İnsan, eski İnsan’a başkaldırmak için ortaya çıkmamıştır; kaynağı Eski İnsan’dadır. Ancak artık Eski İnsan’ı aştı. İşte şimdi, eski İnsan’ın tamamen gerçekleştiğini gördükten sonra bunun kendisine, sevdiğine, dostlarına hiç bir zaman uyum, memnuniyet veya mutluluk getirmeyeceğini açıkça gördü.
Çalışmanın, işinin, “insanı boyutlarının büyüme sendromunun gölgesinde” kaybolduğunu görmeye başladı. Ekonomi ve maddiyata yönelik gelişmesinin insanlara hizmet etmediğini algıladı. Aslında tam tersine, sistemin esiri oldu ve kendi kendini tüketmek yolundaydı.
İçinde yeni bir öfke ve yeni bir sancı büyüyor ve bu öfke ve sancı bir vizyon doğuracak. Bu vizyon, kelimenin tam anlamıyla bir insaniyet ve şefkat vizyonudur. Düşünce ve algılama tarzında toptan bir değişiklik gerektirecek. Yeni İnsan, vadiyi iki adımda aşamayacağının da bilincindedir.
İnsan vicdanının uyanması ve gelişmesi, yeni bir insana can verir ve bugüne kadar varlığı bilinmeyen iç kaynaklara doğru kapıları açar. Yeni İnsan’ı bir isyan olarak görmek vahim bir hatadır. Pek çoğumuz isyan etmek için yeterli sebep olduğunu düşünsek de Yeni İnsan’ı isyan olarak görmemenin önemini vurgulamak gerekir.
Olayları bir isyan olarak görürsek, ister istemez müdafaaya geçeriz; korkarız ve eski usulleri korumaya çalışırız ve olaylara bakışımız, eskisinden de katı hale gelir. O zaman gelişmenin yanımızdan geçip gittiğini görmemiş oluruz. Zamanında ayak uyduramayız.
BEN VE ONLAR YOK; BİZ VARIZ
Yeni İnsan’ın temelinde her şeyin birbiriyle bağlı olduğu gerçeği yatar. Yeni İnsan, insanı doğadan ayırmaz. İnsanlar arasında ayrım yapmaz. Her insan kendine özgüdür, kendine özgü özellikleri vardır ve aynı zamanda diğer insanların parçasıdır.
Yeni İnsan’da “ben” ve “onlar” kavramları yoktur, sadece “biz” vardır. Ve bu “biz” sadece insanları ifade etmez. “Biz”, beş duyusuyla algılayamadığı ve zekasıyla açıklayamadığı şeyler de dâhil olmak üzere tüm hayatı ifade eder.
Yeni İnsan, hiç kimseye başkasından fazla değer vermez. Yargılamaz. Hoşgörülüdür. Şefkat ve insanlığı temsil eder.
Yeni İnsan, insanlardaki ikiliği görür; mantıklı ve düşünen (erkek) ve duygusal ve hisseden (kadın) yön. Yeni İnsan’da bunlar arasında bir denge vardır. Eski İnsan’da bastırılan duygusal yöne burada eşit derecede önem verilmiştir. Mantık artık üstün değildir; mantık ve duygu bir aradadır.
Yeni İnsan sadece hesap yapmaz; duygularının ona söylediklerine de güvenir. Kararları ve anlayışı için önseziden başka bir dayanağa ihtiyacı yoktur. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu hisseder, bilir.
Yeni İnsan amaçlar belirlemez. Plan yapmaz. Adımlarını, onu nereye götüreceklerini bilmeden atar. Beklentileri vardır, ancak bunlar kesin değildir. Hayat, savaşması ve mücadele etmesi gereken karmaşık bir mesele değildir. Hayat, hayat mücadelesinden ötedir; büyük bir maceradır. Küçük büyük, olumlu olumsuz her olayın onu ileriye götürdüğünü görür.
İNSAN İLİŞKİSİ
Yeni İnsan’ın temelinde, hayatın herkese kişisel ve insani gelişim için verildiği kavramı yatar. Diğer her şey, yani dışarda kalan sonuçlar, bu gelişim sürecine göre ikinci plandadır. Önemli olan, anlam taşıyan hayat sürecidir, insanın kendisi olmasıdır.
Yeni İnsan, yaratıcı olduğunu anlamaya başlar. Dış güçlerin emrine amade ya da şartların kurbanı olmadığını kavrar. Olumlu veya olumsuz başından geçenler, kendi düşüncelerinin bir ürünüdür. İyi şans ve kötü şans diye bir şey yoktur. Hayatında olan her şey kendinden kaynaklanır.
Yeni İnsan’da “yapılmalı” diye bir şey yoktur. Bir şeyi, ondan beklendiği için yapmaz. Yapmak istediğini yapar, ona neşe, isteklendirme ve anlam veren şeyler yapar. Hareketlerinin temeli kendinden kaynaklandığından, gerçek kaynaklarını kullanmış olur.
Yeni İnsan aynı zamanda tahmin ettiğinden çok daha fazla kapasiteye sahip olduğunu kabul eder ve yaratıcılığının, “doğru ortamlarda” sınırsız olduğunu düşünür.
Bu iç kaynakları ortaya çıkarmak ve bu yaratıcılığın çiçek açmasına izin vermek önündeki en zorlu görevdir. Gerçek zenginlik için gerekli potansiyeli buradadır. Zenginlik, onun için dışta oluşan maddi büyüme değil, kişisel ve insanı büyümesidir.
Sonuçta İnsan, bir araya getirdiği muazzam bilgiyi, bilgelik ile birleştirmeyi başardığı zaman, ancak kendi insan potansiyelinin tümüne ulaşmış olur.
Bugün insan oy’unu, Yeni İnsan’dan yana kullanıyor. Eski İnsan’a gelince… O, görevini yaptı, bağışlandı. Yeni İnsan’ı keyifle izleyebilir artık.